Romanda bir evlat olarak Sevda, annesinin ölümünden kendisini sorumlu tutar. Bu yüzden suçluluk duygusunun getirdiği vicdan azabından kurtulamamaktadır. Geçirdiği depresyonlar sonucu, kendisiyle iç hesaplaşmaya girmiştir. Böyle günlerden birinde ansızın annesinin ruhuyla karşılaşır. Annesinin ruhuyla karşılaştıktan sonra, hayatında bazı değişiklikler olmaya başlar. Bu değişiklikler sayesinde sevgi, hoşgörü, tevazu gibi çeşitli kavramların sözsüz değerini öğrenir.
Bugün 'Anneler Günü'ydü. Sabah kalkar kalkmaz, annemin ruhu için dua ettim. Sonra da kendi annemin ve dua edip hatırlayacak kimsesi kalmamış, bu dünyadan göçmüş, tüm annelerin ruhuna bu duayı hediye ettim... Bütün annelerin benim kadar şanslı olmaları için Tanrıya dua ediyorum. Bugün bazı annelerin yalnız başlarına, terk edilmiş olduklarını düşündükçe çok üzülüyorum. Aslında sadece anneler gününde değil, her zaman ve özellikle de huzur evlerindeki kimsesiz annelerimizi ziyaret edip, hatırlamamız gerekir. Bir anne için en acı şey unutulmaktır.
Yazar, bu eserinde insanın varoluşunun, evrende sonsuz bir yalnızlık ve hiçlik değil, aksine aşkla ışıldayan dev bir sevgi yumağı olduğunu ve özellikle anne sevgisiyle, tüm kainatta insanlık ve varoluşun özünün ebedi ışığa yani Yaratan'a doğru aşama aşama aydınlandığını anlatıyor. 'ANNEMİ DÜŞLERKEN' de yazar, anne sevgisi ve yeryüzündeki insanlara, hayvanlara, canlı cansız tüm varlıklara sevgiyle, merhametle ve hoşgörüyle yaklaşılması gerektiğini vurgularken, karanlıktan uzaklaşmak, hayatı bütünüyle ve doya doya yaşayabilmek için kıskançlık, kin, intikam gibi duygulardan ruhumuzu arındırarak, bizi sevgiyle hoşgörüye, tevazuya ve toplum içinde birbirimizi saymaya davet ediyor.
Antoloji
śαħiвi.ĸιяαη isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline) śαħiвi.ĸιяαη isimli üyenin yazdığı bu mesajı değerlendirin. Kötü Mesajı Moderatöre bildir Alıntı ile Cevapla