|
| Yusuf Hayaloğlu Şiirleri | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:01 am | |
| Adı Bahtiyar
Geçiyor önümden sirenler içinde Ah eller üstünde çiçekler içinde Dudağında yarım bir sevda hüznü Aslan gibi göğsü türküler içinde
Rastlardım avluda hep volta atarken Sigara içerken yahut coplanırken Kimseyle konuşmaz dağ gibi titrerdi Çocukça sevdiği çiçeği sularken
Diyarbakırlıymış adı bahtiyar Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar Geçiyor önümden gülyüzlü bahtiyar Yaralıyım yerde kalan sazı kadar
Beni tez saldılar o kaldı içerde Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler Mavi gökyüzünü ona dar etmişler
Gazete çıktı üç satır yazıyla Uzamış sakalı çatlamış sazıyla Birileri ona ölmedin diyordu Ölüm bir yanında hüzünle gülüyordu
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:01 am | |
| Adı Yılmaz
Dalyan gibi bir çocuktu Benim gözümde küçüktü Küstü de dağlara çıktı İner mi inmez mi bilmem
Şimdi dağların tozudur Belki isyanın sazıdır Hala kalbimde sızıdır Diner mi dinmez mi bilmem
Adı Yılmaz kendi Yılmaz Makamı yok dem tutulmaz Dağlara soru sorulmaz İner mi inmez mi bilmem
Mavi gözleri boncuktur Ölüm korkusu şuncuktur Azrail atı kancıktır Biner mi binmez mi bilmem
Parkasına kar yağmıştır Bir kenarda ağlamıştır Belki elleri yanmıştır Söner mi sönmez mi bilmem
Yusuf Hayaloğlu
| |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:02 am | |
| Alır Dağlar
Baba bugün üşüyorum Karda kaldım üşüyorum Anama deyin sıcak bir çorba koysun Üstümü ört baba üşüyorum
Behey babam dalmış babam Sigarayı sarmış babam Şapkasına hicran dökmüş Kibrit gibi yanmıs babam
Baba bugün alır dağlar Bu dert beni alır dağlar Şehirlere sığmaz oldum Fazla sürmez alır dağlar
Baba bugün ağlıyorum Darda kaldım ağlıyorum Duaların üzerimden eksik etme İçim yandı ağlıyorum
Yusuf Hayaloğlu
Ah Ulan Rıza
| |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:02 am | |
| Ah Ulan Rıza
Neden halâ gelmedi, yoksa Saati mi şaşırdı bu hıyar? Gerçi hiç saati olmadı ama En azından birine sorar
Cebimde bir lira desen yok, Madara olduk meyhaneye! Ah eşşek kafam benim, Nasıl da güvendim bu hergeleye!
Gelse, balığa çıkacaktık, Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp Enteresan hayâllere dalacaktık
Bu sandalı geçen hafta denk getirip Çalıntıdan düşürdük Arkadaşlar ısrar etti, Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük
Saat sekizde gelecekti, Bana birkaç milyon borç verecekti Yoksa o nemrut karısı kaçtı da Onun peşinden mi gitti?
Eğer öyleyse yandık, Gudubet gene yaptı yapacağını! Geçen sene de merdivenden itip Kırmıştı Rıza'nın bacağını
Abi, kadında boy şu kadar; Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak! Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak, Ya horlarken Rıza'yı boğacak!
Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama, Ben olsam, vallahi baş edemem! Hele beş tane velet var ki boy-boy, Allah'tan düşmanıma dilemem!
Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur, Herkesin suyuna gider Yoksa, kalıba vursan hani, Tek başına on tane adam eder!
Bir keresinde, hiç unutmam Üç-beş zibidi haraca dadandı; Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi Herifleri hastaneye kadar kovaladı!
Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik, Aynı kafadaydık Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu, Biz, başka havadaydık
Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır, Aynı takımı tutardık Fener'in her maçına iddialaşıp Millete az mı yemek ısmarladık!
Bir tek askerde ayrıldık, Bana Bornova düştü, ona Gelibolu Döner dönmez evlendirdiler, En büyük salaklığı da bu oldu!
Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu Hep tek tabanca gezdim Benim beğendiğimi anam istemedi, Onun gösterdiğini ben sevmedim
Neyse, bunlar derin mevzu Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek Ufaktan yol alayım Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek!
Gittim, vurup kafayı yattım; Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp Hastaneye kavuşmadan can verdiğini!
Vay be Rıza! Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine! Dün, boşuna günahını almışım, Ne olur, kızma bu kardeşine!
Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler Ne kolay söylediler! Sanki dev bir taş ocağını Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!
Ah dostum o kocaman gövdene O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler? O zalim tabutun tahtalarını Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?
Yani sen şimdi gittin, yani yoksun, Yani bir daha olmayacak mısın? Yani bir daha borç vermeyecek, Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?
Peki, beni kim kızdıracak, Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak? Peki, beni bu köhne dünyada Senin anladığın kadar kim anlayacak?
Ulan Rıza ne hayâllerimiz vardı oysa, Ne acayip şeyler yapacaktık Totoyu bulunca dükkân açacak, Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık
Talih yüzümüze gülecekti be! Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık Hafta sonu iki yavru kapıp Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!
Ah ulan Rıza bu mahallenin, Nesini beğenmedin de öte yere taşındın? Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki, Benim en kıral arkadaşımdın!
Ah ulan Rıza ben şimdi, Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim? Senden ayrılacağımı sanma, Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim!
Yusuf Hayaloğlu
| |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:02 am | |
| Asi Bir Küheylan
Aşiret çocuğuyam adım Küheylan Kızılca kıyamet yaylasında doğmuşam Koyaklarda kartal uçurmuşam, kurt kovalamışam, adam vurmuşam Onursuz yaşanmaz demişem Rezil rüsva etmemişem kendimi böceklere Yavri yavri Bu yüzden dik bakaram adamın yüzüne Bu yüzden böyle hoyrat kalmışam Asi bir Küheylanam Anam rüzgar, babam gurbet Bin yıldır bu koğuştayam Diz çöktürmez beni hasret Seni sevmişem Bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi Seni sevmişem Gururlu dağ çiçeklerini göğsüme takınır gibi Ben sazımı kılçadırların boynuna asıpta öyle gelmişem buraya Yavri yavri Ölürsem iradi ölürem Harlanmış bir kılıca alnımla dokunur gibi Asi bir Küheylanam Gözlerini benden ayırma Kırılıp düşerem sonra kimse bakmaz yarama Bana ne getirmişen Cico Karda çürümüş sümbül soğanlarımı Yoksa tozkaldıran taylarımı Dargeçitlerdemi kanatmışan O göçebe sevdamızın yamacına Şimdi kimler konmada söyle Yavri yavri Söyle kınalı kuzun nerde Onu hangi soysuzun sürüsüne katmışan Asi bir Küheylanam Mahmut vurma döşüme Delerem bu duvarları delerem Jandarma kavuşmaz peşime Benki dipsiz uçurum boylarında Paramparça olmuş ölmemişem Benki huysuz nehir yataklarında Yaralarımı çamurla sıvamışam Nasıl sığaram düşündünmü Şu altı adımlık tosbağa voltasına şimdi Yavri yavri Dağları çıldırtan öykümü Ben bu demirlere dişlerimle yazmışam Asi bir Küheylanam El süremezler yeleme Bırak yırtılayım bırak, gem vurma benim dilime Hüznün duvarlarında Sıvası dökülmüş bir yer vardır bilirmisen Yavri Bilirmisen çiçekler çentik çentiksolar Bu gevur ölüsü akşamlarda Bırak gözyaşlarımın açtığı çukurlar öylece betonda kalsın Donansın peşime bi metelik etmez bu sırtlan adımlarıDonansın Yavri yavri Şapkam namusumdur Koma buralarda koma Tespihim dağılmasın Asi bir Küheylanam Kesmez beni bu acılar Beni vursada bu puştlar Ancak sırtımdan vururlar
Yusuf Hayaloğlu
Ayrılık Hediyesi
şimdi saat sensizliğin ertesi yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın avutulmuş çocuklar çoktan sustu bir ben kaldım tenhasında gecenin avutulmamış bir ben
şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim ki bu yaşlar utangaç boynunun kolyesi olsun bu da benden sana ayrılığın hediyesi olsun
soytarılık etmeden güldürebilmek seni ekmek çalmadan doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asıyorum bu son olsun bebu son olsun! bu da benim sana ayrılırken mazeretim olsun!
şimdi saat yokluğunun belası sensiz gelen sabaha günaydın! işi-gücü olanlar çoktan gitti bir ben kaldım voltasında sensizliğin hiç uyumamış bir ben
şimdi dişlerimi sıkıp dudaklarıma kanamayı öğrettim ki bu kızıl damlalar körpe yanağında bir veda busesi olsun bu da benden sana heba edilmiş bir aşkın son nefesi olsun
kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni beyninin içindekileri anlayabilmek ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü bütün saatleri öylece durdurabilmek için çıldırasıya paraladım kendimi lanet olsun! artık sigarayı üç pakete çıkardım günde olsun be! ne olacaksa olsun! bu da benim sana ayrılırken şikayetim olsun
gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun)
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:02 am | |
| Babanı Unutma Yavrum
Bu sarkı senin al dinle Usulca dokun sesime O minicik ellerinle Babanı unutma yavrum
Yağmurlar rüzgarla barışır Yağmurlar çimenle öpüşür Belkide uçurum kavuşur Babanı unutma yavrum
Bir gün tutuşup kavgaya Kalbin hırpalandığında Söküp verebilirim sana Babanı unutma yavrum
Hasta iken yataklar içinde O hayın sokaklar içinde Sorgular yasaklar içinde Babanı unutma yavrum
Sen benim için üzülme Bakınca suskun resmime O körpecik yüreğinle Babanı unutma yavrum
Bir gün duyarsan dağlarda Ölüm haberleri radyoda Bende olabilirim orda Babanı unutma yavrum
Yusuf Hayaloğlu
Başım Belada
Bugün yine düsünemiyeceğin kadar başım belada Köşe başları tutulmuş üstelik yağmur yağmada İler-tutar yani yok Fişlenmişim adım-eşkalim bilinmekte Üstelik göğsümde yani tam şuramda Kirli sakkalıyla bir eşkiya gezinmekte Başım belada Adamın biri vurulmuş sokakta Cebinde adresim bulunmuş Başım belada Tabancamı unutmuşum helada Nerden baksan tutarsızlık Nerden baksan ahmakça Sevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız Kirpiklerimde çırpınan şu tuzlu gözyaşımda İhanetin adı yok Neylersin ki çember daralmakta Şimdilik hoşçakal yaban çiçeğim Yasal mermisiyle bir komser yaklaşmakta
Yusuf Hayaloğlu
Ben Bir Kadınım
Kavrulur şu kanlı gözlerimde günler Akşamdan bir sancıyla Koklanmış bir gül gibi hayallerim ayak altında Yol vermez yol vermez ağlamaya gururum Yılların aynasında Horlanmış vücudumda memelerim derin acıda
Ben bir kadınım ben bir insan Taşırım karnımda paramparça can Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan Bir yanım güller açmış, bir yanım viran
Savrulur şu tozlu saçlarımda rüzgar Çıldırtan bir hışımla Saklanmış bir sır gibi, şiirleri ateş hattında Dayanmaz dayanmaz bu baskıya yürürüm Sabrımın bir anında Elimin hamuruyla çeker giderim Canım burnumda
Ben bir kadınım ben bir insan Taşırım karnımda paramparça can Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan Bir yanım güller açmış, bir yanım viran
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:03 am | |
| Beni Düşün, Unutma
Ay doğarken bir söğüdün ardından Göl yüzünde sisli bir esinti ile Akşamın göğsüne hüzün serperek Ve Yağmurdan geceye çiçekli perdeler çekerek
Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA
En umarsız en umutsuz günümde Bağrına bir yumruk çökeldiğinde Ve dağların mazlum ateşi O güzelim saçlarına cayır cayır yanıp ulaştığında
Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA
Beni düşün bir kavganın içinde Helal bir ekemeğin peşinde Ve kurtlardan arta kalmış yüreğimin Can çekişen o son parçasınıda, sana sakladığımı bil Bil ki haykırırcasına bu esir gövdemi yakarcasına Kavuşmak için o serin bağrına Ateşten bir yol arıyorum
Kar yağarken mor dağların ucundan Sol yerinde sessiz bir inilti ile Yastığın yüzüne yaşlar dökerek Ve Akşamdan gizlice bir ah çekerek
Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA
Kan kızılı bir gelincik seherinde Sırtıma kahbe bir hançer indiğinde Ve bu gencecik ve bu hemencecik ölüm Çığırtken bir gazete başlığında Çığlık Çığlık sana kavuştuğunda
Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA
Beni düşün şehre her yağmur yağdığında Islak ve kırılgan bir türkünün içinde Göğsünden dudaklarına, doğru sancılı bir isyan kabardığında Bastırarak kalbini avuçlarınla Sesini okşadığımı bil
Bil ki yalvarırcasına, uzayan yollara dağılırcasına Sonsuz bir mahşerin ortasında Bir zemzem suyu gibi seni seni özlüyorum
Yusuf Hayaloğlu
Beni Tutmayın
Yağmurlu ve upuzun bir yolu düşe kalka yürümeye çalıştım Ve inanılamayacak kadar duygusal bir geçmişimiz oldu seninle Üstelik biz bunu bir ömür boyu sürüp gider sanmıştık Beni tutma öyle sahnelere gelemem, beni tutma çok kötü yanılırsın Yıllardır öyle biriktim, öyle gerildim ki,topyekün boşalır toz olur dağılırsın
Sen benim en ince dilimde türkümü çaldın Sen benim en ücra duygularımı talan ederek beslendin Her şeyin merkezi sendin ve her şey senin etrafında dönerdi Bar köşelerinde tükenip kaldırımlarda ararken kendimi, Gelip sana sığınırdım,umutlarım bir kez daha sönerdi
Beni tutma şantajlara boyun eğmem Beni tutma hırsımdan çatlarım Yıllardır öyle sabrettim öyle doldum ki, Şimdi yanardağlar gibi birden patlarım
Bir yavru serçe hayata bağlanır gibi ağzım açık bağlandım sana, Bir topal karınca yuvasına yaklaşır gibi, titredim ve heyecanlandım, Bu akşam çekip gitme adına bütün ömrümü ve seni sildim Bir tuhaf senaryoydu ve bu senaryoda zavallı bir figürandın sadece, anlatamam Kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim Ve anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim
Beni tutma ben senin dizlerine çökemem Beni tutma ellerinde kalırım, kırılırım
Yıllardır öyle daraldım öyle bunaldım ki; Şimdi bir saniye bile oyalarsan çıldırırım SEN, kalbimi emanet edecek kadar güvendiğim, dost bildiğim SEN, bir lokmayı bile hazmedemeyip birlikte yediğim Yatalak olsan altına yapsan bile iğrenmeden, alırdım dediğin Bu nasıl insanlıkmış, bu nasıl arkadaşlıkmış, bu nasıl vefaymış Bu nasıl acıymış ulan bu nasıl vicdansızlık, bu nasıl cefa
Beni tutma gazabım yakar ellerini, beni tutma hurdahaş olursun Yıllardır öyle kırıldım, öyle küstüm ki,bir ah ederim kaskatı kesilir taş olursun
Ben şimdi gözüne sokuyorum dünyaya,ama sen körsün ısrarla görmüyorsun Ben şimdi beynine sokuyorum hayatı, bir türlü algılamak istemiyorsun Hala o aptal köşende oturup, beni öngörülerinle yargılamak ne kolaymış Peki! gördüklerimi gördün, yaşadıklarımı yaşadın mı SEN! Peki devrik heykellerin önünde düşsüz yanılgıları o yüce gururlarıyla , Yoksul fakat dürüst bir mızrak gibi dimdik duranların acısını yaşadın mı SEN! Beni tutma gömleğim kan içinde, beni tutma darmadağın olursun Yıllardır öyle çok yedim öyle çok doydum ki Şimdi bir tükürürüm kaskatı olur rezil olursun
Ey kir içinde yüzenler, herkesin atına binenler Ey sürünenler, ey bölenler, bölünenler, Herkesi birbirine düşürüp, sinsice sevinenler Ey gençliğimi harcayanlar, ey kağıttan kaplanlar, zavallı sıçanlar Ey ciğeri beş para etmezler, ey sıkıyı gördü mü fellik fellik kaçanlar Ey darbe kaçkınları, orta yolcular, dönekler, sümüklü böcekler Ey ispiyoncular, bozguncular, medya çömezleri yüzü yırtılmış köçekler, ibneler
Beni tutmayın ulan burama geldi dayandı Beni tutmayın bozarım bu kirli numaranızı Yıllardır öyle çok sömürdünüz, öyle çok kan kusturdunuz ki Ulan bir şarjöre diz çöktürürüm ALAYINIZI!
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:03 am | |
| Beyaz Sevda
sen mapusta solan gülsün her yanın duvar SEN AĞLAMA KAN OLUR BANA O YAŞLAR sen hayatın küskünüsün acının suskunu
sen yayalada bir baharsın, tarlada rüzgar içimde sana dair bembeyaz bir sevda var
sen torosta yağan karsın tarlada rüzgar SAKIN ESME TOZ OLUR KAPANIR YOLLAR sen eylemin yangınısın hayatın cılgını tenimde sana dair ürpertiler var
sen munzurda akan çaysın yaylada bahar SEN GÜLÜNCE GÜL AÇAR YİNE O DAĞLAR sen sevincin dudağısın sevdanın sapağı sazımda sana dair esintiler var
Yusuf Hayaloğlu
Bir Acayip Adam
Suphi suphi bir acayip adam Suphi suphi benim canım ciğerim
Kimse bilmez nereli olduğunu
Suphi suphi bir acayip adam Suphi suphi susar akşam oldumu
Bir cebinde daskapital, Bir cebinde kenevir tohumu
Suphi suphi bir acayip adam Suphi suphi benim canım ciğerim
Fırtınadan artakalmış bir teknede tevekkül içinde Görkemli sakalı ve iğreti parkasıyla Gizlediği macerasıyla bir acayip adam yaşardı Akşamları susardı ben konuşsam kızardı Bir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı Hazirandı, çocuktum, evden kaçmıştım Gelip ona sığınmıştım Küçücük bir koydu, sığdı Burayı keşfeden belki o oldu Uzaktan kasabanın ışıkları yanardı İçim anneyle dolardı ağlardım Suphi şöyle bir göz atardı Gizli bir cigara sarardı ağlardı Sonra barışırdık ben flüt çalardım Cigara sönerdi ağlardı Nerden geldiğini bilmezdim Kimsesizdi belki kimliksizdi Onun macerası onu ilgilendirirdi Kimseye ilişmezdi bir şeylere küfrederdi hep Tedirgin bir balık gibi uyurdu Bazen kaybolurdu arardım Yağmurun altında dururdu Bir kalın kitabı vardı cebinde dururdu Her gün okurdu ben bir şey anlamazdım Kapağını seyreder duymazdım Sakallı bir resimdi kimdi ne kadar mütebbessimdi Sordum bir gün Suphi’ye Söylediklerini niye anlamıyorum diye Bildiklerini dedi yüzleştir hayatla Ve sınamaktan korkma Doğruyla yanlışı o zaman ayırabilirsin Ve onu anlayabilirsin Sonra gülerdi Günlerim yüzlerce ayrıntıyı merak etmekle geçerdi Sonra yine akşam olurdu Suphi susardı Ben konuşsam kızardı Tekneye martılar konardı Yüreğim Suphi’ye yanardı ağlardım Suphi denize tükürürdü Gökyüzünü tarardı ağlardı Sonra barışırdık ben flüt çalardım Yıldız kayardı ağlardık
Suphi suphi bir acayip adam Suphi suphi benim canım ciğerim
Kimse bilmez nereli olduğunu
Suphi suphi bir acayip adam Suphi suphi susar akşam oldumu
Bir cebinde daskapital, Bir cebinde kenevir tohumu
Suphi suphi bir acayip adam Suphi suphi benim canım ciğerim
Bir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı Hazirandı, çocuktum, evden kaçmıştım Gelip ona sığınmıştım Bir gün aksilik oldu annem beni buldu Suphi kaçıp kayboldu kasaba çalkalandı Olay oldu ben sustum kanım dondu Polisler onu bulduğunda tekti, felaketti Herkes meydanda birikti Karakoldan içeri girerken sanki mağrur bir tüfekti Ansızın dönüp bana baktı anladın mı dedi Anladım dedim anladım Ve o günden sonra hiçbir zaman Hiçbir yerde hiç ağlamadım
Yusuf Hayaloğlu
| |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:03 am | |
| Bir Anka Kuşu
Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi, Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi! Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular, Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi Üşüştü birer birer çakallar üzerime, Üşüştü her bir yandan göğsüme, ciğerime Anne, beni leş gibi yiyip talan ettiler, Teşhis edilmek için savurdular önüne 'Yeryüzündeki acıların Hepsini, hepsini tattım!' Heder oldum, ekmeğime tütün kattım! Beni milyon kere yaktılar üstüste Bir Anka kuşu gibi anne, Kendimi külümden yarattım Geceler tanır beni; konarım göçerim ben Geceler tanır beni; kan damlar içerim ben Anne, sen beni unut Karanlığın bağrında Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben Suçüstü yakalandım bölüşürken kalbimi, Suçüstü, kelepçeyle yardılar bileğimi Anne, ben diyar diyar umudun savaşçısı, Bir tutam sevgi için dağladım gözlerimi Prometeus'tum, çiviyle çakılırken taşlara Ciğerimi kartallara yedirdim Spartakus'tüm, köleliğin çığlığında Aslanlara yem oldum, tükendim Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum, Kerbela çölünde Hüseyin Zindanlarda Cem Sultan, sehpada Pir Sultan Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu? 'Tanrılardan ateş çaldım,' Yüzyıllarca tutuştum, üstüste yandım Bir Anka kuşu gibi anne, Kendimi külümden yarattım
Yusuf Hayaloğlu
Bir Veda Havası
Vakit tamam, seni terk ediyorum Bütün alışkanlıklardan öteye Yorumsuz bir hayatı seçiyorum Doymadım inan, kanmadım sevgine Korkulu geceleri sayar gibi, Birden bire bir yıldız kayar gibi, Ellerim kurtulacak ellerinden Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi Aşk sa bitti, gül se hiç dermedik Bul kendini kuytularda hadi dal Sen bir suydun, sen bir ilaçtın Hoşçakal iki gözüm hoşçakal
Vakit tamam seni terk ediyorum Bu incecik bir veda havasıdır Parmak uçlarına değen sıcaklık İncinen bir hayatın yarasıdır Kalacak tüm izlerin hayatımda Gözümden bir damla yaş aktığında Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan Kan tarlası gelincik şafağında Ölümse korktum savaşsa hep kaçtım Vur kendini korkularda hadi al Seninle bir bütün olabilirdik Hoşçakal iki gözüm hoşçakal
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:03 am | |
| Biz Üç Kişiydik
Biz üç kişiydik; Bedirhan, Nazlıcan ve ben Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara, Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek
El tetikte kulak kirişte Ve sırtımız toprağa emanet Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi, Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık Deniz çok uzaktaydı Ve dokunuyordu yalnızlık Gece uçurum boylarında, Uzak çakal sesleri Yüzümüze, ekmeğimize, Türkümüze çarpar geçerdi
Göğsüne kekik süredi Nazlıcan, Tüterdi buram buram Gizlice ona bakardık, Yüreğimiz göçerdi
Belki bir çoban kavalında yitirdik Nazlıcan'ı, Ateşböcekleriyle bir oldu kırpışarak tükendi Bir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza, Kurşun gibi, mayın gibi tutuşarak tükendi
Oy Nazlıcan vahşi bayırların maralı, Nazlıcan saçları fırtınayla taralı, Sen de gider miydin böyle yıldızlar ülkesine, Oy Nazlıcan oy can evinden yaralı
Nazlıcan serin yayla çiçeği Nazlıcan deli dolu heyecan Göğsümde bir sevda kelebeği Nazlıcan ah Nazlıcan
Artık yenilmiş ordular kadar Eziktik, sahipsizdik Geçip gittik, parka ve yürek paramparça, Gerisi ölüm duygusu, gerisi sağır sessizlik, Geçip gittik, Nazlıcan boşluğu aramızda
Bedirhan'ı bir geçitte sırtından vurdular Yarıp çıkmışken nice büyük ablukaları, Omuzdan kayan bir tüfek gibi usulca, Titredi ve iki yana düştü kolları Ölüm bir ısırgan otu gibi sarmıştı her yanını Devrilmiş bir ağaçtı ayışığında gölgesi Uzanıp bir damla yaş ile dokundum kirpiklerine Göğsümü çatlatırken nabzımın tükenmiş sesi
Sanki bir şakaydı bu, birazdan uyanacaktı, Birazdan ateşi karıştırıp bir sigara saracaktı Oysa ölüm sadık kalmıştı randevusuna ah O da Nazlıcan gibi bir daha olmayacaktı
Ey Bedirhan; Katran gecelerin heyulası, Ey Bedirhan; Kancık pusuların belası Sen de böyle düşecek adam mıydın konuşsana, Ey Bedirhan ey mezarı kartal yuvası
Bedirhan mor dağların kaçağı Bedirhan mavi gözleri şahan Zulamda suskun gece bıçağı Bedirhan ah Bedirhan
Biz üç kişiydik Üç intihar çiçeği Bedirhan, Nazlıcan ve ben Suphi
Yusuf Hayaloğlu
büyük acılar
yüzümden firar etti gözlerim şimdi bir denize bakıyorlar dört duvar arasında kalmışım yanımdakiler öyle diyorlar
kafamı çarptığım ranzanın demiri ciğerlerimi emen soğuk duvar saçımdaki karları çoğaltmışım yanımdakiler öyle diyorlar
görüş günüm olmadı henüz daha yeni başlıyor büyük acılar ve daha epey ağrıyacakmışım yanımdakiler öyle diyorlar
seni görmeyeceğim artık zaten tamamlanmıştı anılar ihtimal sabah alınırmışım yanımdakiler öyle diyorlar
gözlerime iyi bakarsın umarım günde milyonlarca kez seni ararlar diğer tüm hisleri bırakmamışım yanımdakiler öyle diyorlar
yanımdakiler öyle diyorlar
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:04 am | |
| Can Dostum
Dün gece düşümde can dostu gördüm Ulu bir çınardan dal verdi bana Uzandım yüzüne yüzümü sürdüm Ben zehir istedim bal verdi bana
Dağ yanarsa yağmur çiser mi dedim Ten yanarsa rüzgar eser mi dedim Can yağarsa canan küser mi dedim Çağırdı yanına el verdi bana Can dostum dostum kül verdi bana
Ben aşkı sırtıma vurdum da geldim Hasretin acısını çöl verdi bana Can dostu görünce eridim bittim Yüreğime ateş kül verdi bana Can dostum dostum kül verdi bana
Aşk olmazsa kalem yazar mı dedim Dost olmazsa gönül tozar mı dedim Hayaloğlu sana kızar mı dedim Yanağımdan öptü gül verdi bana Can dostum dostum gül verdi bana
Yusuf Hayaloğlu
Ceylan Seni Vuramam
Beni görünce kaçma ne olur Ceylan ben seni vuramam Saklananıp beni süzme ne olur Ceylan ben seni vuramam
Tenhalarda bir gölgeyim Kimse bilmez ben nerdeyim Zalim bir avcı degilim Ceylan ben seni vuramam
Dağlarda gezer dururum Akşam olur kaybolurum Belki bende vurulurum Ceylan ben seni vuramam
Vuramam vuramam Ceylan ben seni vuramam
Yusuf Hayaloğlu
Dağlarda Kar Olsaydım
Şu dağlarda kar olsaydım Bir asi rüzgar olsaydım Arar bulur muydun beni Sahipsiz mezar olsaydım
Şu yangında har olsaydım Ağlatıp bizar olsaydım Belki yaslanırdın bana Mahpusta duvar olsaydım
Şu bozkırda han olsaydım Yıkık perişan olsaydım Yine severmiydin beni Simsiyah duman olsaydım
Şu yarada kan olsaydım Dökülüp ziyan olsaydım Bu dünyada yerim yokmuş Keşke bir yalan olsaydım
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:04 am | |
| Dağlarda Kar Olsaydım
Şu dağlarda kar olsaydım Bir asi rüzgar olsaydım Arar bulur muydun beni Sahipsiz mezar olsaydım
Şu yangında har olsaydım Ağlatıp bizar olsaydım Belki yaslanırdın bana Mahpusta duvar olsaydım
Şu bozkırda han olsaydım Yıkık perişan olsaydım Yine severmiydin beni Simsiyah duman olsaydım
Şu yarada kan olsaydım Dökülüp ziyan olsaydım Bu dünyada yerim yokmuş Keşke bir yalan olsaydım
Yusuf Hayaloğlu
Diyarbakır
Diyarbakır düze doğru Yar salınır bize doğru Bu hasretlik diner bir gün Dert dolanır saza doğru
Diyarbakır önü surlar İçinde bir sevdiğim var Ana bugün düğün olsun Güller açsın, gülsün dağlar
Diyarbakır size kalmaz Geceler gündüze kalmaz Bu acılar biter bir gün Devran döner güze kalmaz
Yusuf Hayaloğlu
Diyarbakir Türküsü
Diyarbakır ortasinda vurulmuş uzaırım Ben bu kurşun sesini nerde olsa tanırım Bu dağlarda gençliğim cayı cayır yanarken Ay vurur gözyaşına ben gecede kalırım
Üzülme sen, üzülme başını öne eğme Gün olur kavuşuruz, dert etme Diyarbakır Yüreğini dağlama, kanlı bezler bağlama Bu yangın söner birgün, ağlama Diyarbakır
Diyarbakır yolunda toz olmuş dağılırım Bu hırçın depremlerle sarsılırım kanarım Arkadaşların yüzü ağır ağır solarken Gün doğar yaylalara, kahrımdan utanırım
Ey fırtınalı bayır, ey mazlum Diyarbakır Dağlarında ateşler, alnında kızıl bakır Çiğdemler solar gibi, anneler yanar gibi Dizlerine döküldüm, ağlama Diyarbakır
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:04 am | |
| Dokunma Yanarsın
Çocukluğum çıraklıkta geçti, kir-pas içinde Gençliğim korsan yürüyüşlerde, mitinglerde Hapse erken düştüm copla erken tanıştım Küçük voltalardan bıktım, usandım Şimdi uçsuz bucaksız ovalarda Adımlarımı saymadan, geriye dönüp bakmadan Usanmadan, bıkmadan Deli taylar gibi koşmak istiyorum! Ve görüyorsunki aşkı beceremiyorum Beni kendi halime bırak yavrucuğum Ben yolumu nasıl olsa bulurum
Upuzun çayırlarda yalınayak koşmak istiyorum Saçlarım rüzgara konukyüzüm dağlara dönük Göğsümün çeperini ölümle sınayan esaret Ve yüreğimi yararcasına zorlayan cesaret Kıyasıya vuruşsun istiyorum! Koşmak koşmak istiyorum sevgilim Dönemezsem affet
Firari gecelerin uzmanı olmuşum Bütün istasyonlarda afişim durur Beni bir çocuk bile bulur! Dokunma bana çıldırırsın Dokunma bana sende ellerin tutuşur!
Koşmak istiyorum Eksozların, molozların, yağmaların kıyısından Onca insafsızlıkların, onca haksızlıkların Manzarasızlıkların, parasızlıkların Allahsızlıkların kıyısından Kimseye ve hiçbirşeye değmeden Ciğerlerimi yok edercesine koşmak istiyorum!
Koşmak istiyorum Şiirimin ve yumruğumun namusuyla Kavgaya karışmadan, tutuklanmadan ve küfür etmeden Kafamı kırarcasına koşmak istiyorum!
Avucunu son bir defa, ağlamadan tutmak istiyorum Gözlerim yüzüne küskün, sazım sevgine suskun Saati ayrılığa krmuşum olmaz teslimiyet ziyan aklımı senle bozmuşum, içerim felaket! Kurşunlara geleyim istiyorum Ölmekölmek istiyorum sevgilim Sağ kalırsam affet
Firari acıların uzmanı olmuşum Bütün telsizlerde adım okunur Beni bir korkak bile vurur! Dokunma bana fişlenirsin Dokunma bana, sende yanarsın
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:04 am | |
| Fosso Necdet
Elinde bir buzbağ şişe Dolanıyor köşe köşe Şimdi karakola düşe Cop tirina nirinomda Hop tirina nirinom
Sivri burun top yumurta Nara basar uluorta Bekçileri tarta tarta Tır tirina nirinomda Tara tirina nirinom
Gene bir gün böyle zır zop Gece bekçisi demiş hop Belinin ortasına cop Cop tirina nirinomda Hop tirina nirinom
Geçirmiş bir siyah şalvar Poz kesiyor gaddar gaddar Tesbihi sarı kehribar Şık tirina nirinomda Tok tirina nirinom
Gene bir gün böyle yan yan Hava basarak bir yandan Karakolun sokağından Pat tirina nirinomda Pataküte de nirinom
Şapkası tam sekiz köşe Zevkten olmuş dokuz köşe Güveniyor on kardeşe Hot tirina nirinomda Zot tirina nirinom
Mahalleli bezmiş ama Çıkamıyor kimse cama Adam değil sanki kazma Hoşt tirina nirinomda Foşt tirina nirinom
Gene bir gün böyle çalım Yürüyorken zalım zalım Demişler ki gel bakalım Şak tirina nirinom da Şaka sukada nirinom
Fosso Necdat demiş aman Anlamış vaziyet yaman Kafasından çıkmış duman Fos tirina nirinomda Fıs tirina nirinom
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:04 am | |
| Geride Kaldın Sen
Devrilip gidiyorum işte Geride kaldın sen
Aşınmış sevdalar gibi Yıpranmış postallar gibi Lime-lime, yarasız Geride kaldın sen
Kaprislerinle, nazlarınla Bakışlarınla, sözlerinle Tutulmayan vaatler gibi Harcanmış saatler gibi Tek başına, kararsız Geride kaldın sen
Buraya kadarmış güzelim Boynumda bıraktığın diş izi Bitmez sandığın aşk denizi Buraya kadarmış
Vedalaşmak isterdim oysa Klasik bir film öyküsü gibi Ellerini tutup usulca Son bir kez öpmek isterdim Kendimi mazur gösterip Masum ve mağrur bir duruşla Her şeyi kadere yıkmak isterdim
Ne gerek var oysa Yürümeyen birtakım şeylerin Nedenlerini tartışmaktansa Asla yürümeyeceğini anlayıp Bunu hiç konuşmamak Daha bir yiğitçe değil mi?
Süzülüp gidiyorum işte Bela olmadan Yoluna çıkmadan Hesap filan sormadan İncitmeden, acıtmadan
Bir bileti yırtar gibi Bir kabuğu atar gibi Sıyrılıp gidiyorum işte Geride kaldın sen
Bir tren penceresinden Akıp giden bozkırın Ortasında bir kuru ağaç gibi Geride kaldın sen
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:04 am | |
| Giderim
Artık seninle duramam Bu akşam çıkar giderim Hesabım kalsın mahşere Elimi yıkar giderim
Sen zahmet etme yerinden Gürültü yapmam derinden Parmaklarım üzerinden Su gibi akar giderim
Artık sürersin bir sefa Ne cismin kaldı ne cefa Şikayet etmem bu defa Dişimi sıkar giderim
Bozar mi sandın acılar Belaya atlar giderim Kurşun gibi mavzer gibi Dağ gibi patlar giderim
Kaybetsem bile herşeyi Bu aşkı yırtar giderim Sinsice olmaz gidişim Kapıyı çarpar giderim
Sana yazdığım şarkıyı Sazımdan söker giderim Ben ağlayamam bilirsin Yüzümü döker giderim
Köpeklerimden kuşumdan Yavrumdan cayar giderim Senden aldığım ne varsa Yerine koyar giderim
Ezdirmem sana kendimi Gövdemi yakar giderim Beddua etmem üzülme Kafama sıkar giderim
Yusuf Hayaloğlu
| |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:05 am | |
| Git
Demek şimdi gidiyorsun; Yazdığımız son şiir öyle yarım kalacak! Demek şimdi gidiyorsun; Kuşlarımız acıkacak, saksılarımız artık sulanmayacak! Demek öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp aynanın sahtekâr yüzüne -Oy benim yaralım- Demek şimdi gidiyorsun; Beni böyle toz gibi dağıtıp merdivenlern dibine!
Her şey tamam diyorsun, git Beni viran bir şehir gibi terket Haydi git! Dışarısı ispiyonDışarısı ihanet Seni bir gören olmasın, dikkat et!
Dostlukmuşölüme yürümekmiş Üstüne titremekmişvefaymış! Aşk dediğin, zavallı bir kapıyı duvara çarpıp Çıkıncaya kadarmış! Bana komaz deyip Sancını bir kilo rakıya gömsen de gece yarıları, -Oy benim yaralım- Asıl sancı, uyandığında Bütün odaları boş görünce koyarmış!
Gitmek istiyorsun, git Bir savaşçı asla vedalaşmaz! Durma git! Dışarısı dinamitdışarısı enkaz! Şunu cbine koy, ne olur ne olmaz
Eylül mağdurlarıydık, kimsemiz yoktu, Yaralarımız aman vermiyordu canımıza Kimseye kıymamıştık oysa, masumduk Rahatsız ediyordu bizi bu yalancı tarih! Yırtılan bir pankart gibi Şehirlerin ortasına çığ düşürdüyse öfkemiz; -Oy benim yaralım- En az bir karıncanın yüreği kadar Namuslu ve çalışkandı ellerimiz!
Artık bitti diyorsun, git Kırılsın kapı-çerçeve, kırılsın bu cam Sorma git! Dışarısı panikdışarısı izdiham! Biliyorum, seni vuracaklar bu akşam
Ne çok fire verdik üstüste Ne çok arkadaş yitirdik bu tozlu yolculukta Kimliği tespit edilmemiş, Ne çok ceset vurdu zeytin güzeli akşamlarımıza! Büyük ütopyalar ve büyük dağlar gibi İçerden çürümüşüz meğerse -Oy benim yaralım- Her gelen ölüm yazmış, Her giden ayrılık işlemiş bu talihsiz gergefimize
Kendini arıyorsun, git Aptal bir hayat kur, içinde beni barındırmayan Kalma git Dışarısı barutdışarısı gardiyan! Yine bir tek ben olurum sana parçalanan
Demek şimdi gidiyorsun; Sonunda bizi de çökertiyor bu kancık zelzele! Demek şimdi gidiyorsun; Yıkılan bir duvar gibi; ömrüme devrile devrile Demek mecburi istikametlerin, Ayrılığı gösteren o adaletsiz kavşağında -Oy benim yaralım-maralım Demek şimdi gidiyorsun, Ve bana bir tek secenek kalıyor: güle güle!
Beni öldürüyorsun, git Kalmasın sende kahrım, kalmasın derdim Bakma git Kafamı yumruklayıp ardınsıra ağlarsam namerdim
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:05 am | |
| Gitti Ah Gitti
gitti ah, gecelere hüzünleri serperek yarali bir kus gibi kanarcasina gitti, yalvaran gözlerime, elemi pay ederek, bir kabahatmis gibi, kacarcasina gitti
gitti ah sarkilara bel baglamak faydasiz üstüme kapilari kaparcasina gitti gecenin geldigini haber vermeden; hirsiz yasanmis bir ömrü calarcasina gitti
gitti ah bir nehirdi, yazamadigim siirdi yüzüme son bir defa bakarcasina gitti
gitti ah gözyaslari yanaklarimda kaldi hayatin perdesini cekercesine gitti belki doyulmamis toz pembe bir masaldi gögsümden yüregini sökercesine gitti
gitti ah karsilasmak ömür boyu imkansiz beni hazanda koyup bahar dalina gitti bilmiyorum ne yapsam, ne söylesem anlamsiz ayrilmisti dünyamiz; kendi yoluna gitti
gitti ah bir mevsimdi, cizemedigim resimdi kalbime bir civiyi, cakarcasina gitti
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:05 am | |
| Hangi Ayrılık?
Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz? Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?
Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın? Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?
Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye? Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye? Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren? Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline? Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde? Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı? Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı? Hangi cama kafa atsam? Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam? Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?
Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür? Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür? Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine? Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene? Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın? Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın? Hiç sanmam! Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz Hangi mübarek dua, Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye? Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye? Olur mu be! olur mu? Bu da benim gibi adama yapılır mı? Aşk dediğin mendil mi? Buruşturup bir kenara atılır mı? VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?
Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden? Hangi pense kopardı bizi birbirimizden? Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini? Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini? Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı? Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı? Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti? Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?
Dağ gibi adamı eze eze! Hangi anası tipli parlak çömeze, Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze? Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı? Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı? Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı? Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı? Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni? Ve! Hangi su bağışlatır? Hangi musalla temizler seni?
Bu Nasıl Ayrılık?
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:05 am | |
| Hani Benim Gençliğim Nerde
Hani benim gençliğim nerde Bilyelerim topacım Kiraz agacı altında yırtılan gömleğim Çaldılar çocukluğumu habersiz
Penceresiz kaldım anne Uçurtmam tellere takıldı Hani benim geçnçliğim nerde
Ne varsa bu gençliği yakan Ekmek gibi aşk gibi Ne varsa güzellikten yana Bölüştüm büyümüştüm
Bu ne yaman çelişki anne Kurtlar sofrasına düştüm Hani benim gençliğim nerde
Hani benim sevincim nerde Akvaryumum kanaryam
Yusuf Hayaloğlu
Hayat Nedir Anne?
benim hiç sapanım olmadı anne, ne kuşları vurdum, ne de kimsenin camını kırdım çok uslu bir çocuk değildim ama, seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım ben hayatım boyunca bir tek kendimi vurdum!
suskun görünsem de, fırtınalı ve mağrurdum anne bir mızrak gibi, aynada hep dik durdum anne! ben sana hiç bir gün laf getirmedim, leke sürmedim ama göğsümü çok hırpaladım, kalbimi çok yordum ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum!
benim hiç sevgilim olmadı anne, ne bir yuva kurdum, ne bir gün şansım güldü öpemeden bir bebeğin gidişini, tükendi gitti çağım kimi yürekten sevdiysem, yüreğini başkasına böldü bir muhabbet kuşum vardı, o da yalnızlıktan öldü
sen beni göğsünde hep acılarla mı soğurdun anne? yoksa evlat diye, koca bir taş mı doğurdun anne? eziyet degilim, zahmet değilim, musibet hiç değilim; bir senin mi balına sinek kondu, söylesene! doğurdun da beni, ne ile yoğurdun anne?
benim hiç hayalim olmadı anne ne seni rahat ettirdim, ne kendim ettim rahat BİR MUTLULUK FOTOĞRAFI BİLE ÇEKTİRMEDİ BU HAYAT! kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne ne omuzumda bir dost eli, ne saçımda bir şefkat
say ki yollardan akan, şu faydasız çamurdum anne say ki ıslanmaktım, üşümektim, say ki yağmurdum anne! bunca yıldır gözyaşlarını, hangi denizlere sakladın? oy ben öleyim, SEN BENİ NE DİYE DOĞURDUN ANNE? ? ?
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:05 am | |
| İçerden Çıkan Adam
İçerden çıkacak birazdan adam Yılların tortusu çökmüş yüzüne Alnını güneşe serecek adam Uykusuz ranzalar suskun voltalar Geride kalacak ve ah hüzünle Bir gül gibi savrulup gülecek adam Kar yağmıştır sardunyanın üstüne Anılar toza toza bulanmıştır Kitaplar sobada yanmış Ah sazlar duvarda kalmış Güzelim şarkılar yağmalanmıştır
İçerden çıkacak birazdan adam Yıpranmış bavulu hantal sesiyle Kendini yollara vuracak adam Yüz çeviren DOSTLAR sinsi tavırlar Açığa çıkacak ve ah kendiyle Bir ince hesabı görecek adam Susamıştır TEBESSÜMÜN seyrine Saçları hiçbirgün okşanmamıştır Bir İHTİLAL kadar yalnız Ah vefanız kadar yanlış Mümkünse farzedin YAŞAMAMIŞTIR
Yusuf Hayaloğlu
İncinen Gurur
Pencereden baktığımda görüyorum Senin yüzün incir yaprağında Senin ürkekliğin duvar üstünde yürüyen Bir kedinin kıvraklığında
Aynada dururken görüyorum Kırmızı öpüşün sol yanağımda Dişimi fırçalarken senin ağzın Serin suların berraklığında
Rakı devrilmiş masalarda yokluğun Veya benden önce kalkıp gitmişliğin Gece boyu dolandığım barlarda Sarhoşlara tekrarladığım adın Balıkçı kahvesinde, çorbacıda, kenarlarda
Dökülmek istemiyorum hayır! Çingene çiçekçiler habire yaltaklandığında Bilmediğim soruların açtığı çukuru Yalanlarla doldurmak istemiyorum
Seni kaybettim galiba İki taşın arasında kaldım Bu, benim hatam değildi Seni ben çook geç tanıdım
Derin acılar bahçıvanı Yüreğime ne ektin böyle Aşk korkağını bağışlar mı? Söyle
Aramak ne kötü herkeste seni Her gözde bulup yanılmak seni Ah turuncu rüyalar güzeli Hem kendini yok ettin Hem beni
Başka ne acıtabilir içimi Yaşım kırkı devirmişken Seni böyle patavatsızca sevmişken Ve, tam aynayı güneşe çevirmişken Başka ne
Seni vefasız aşklara bırakıyorum Yüzümü kırılan bardaklarda ara Düşünme ben ne olurum Sanırım bi daha onarılmaz İncinen gururum
| |
| | | trpaylas Admin
Mesaj Sayısı : 415 Kayıt tarihi : 03/09/10 Yaş : 34 Nerden : Rize
| Konu: Geri: Yusuf Hayaloğlu Şiirleri C.tesi Eyl. 04, 2010 10:06 am | |
| İntihar Mavi
Dağların dorukları dumanlı olur Geriye dönmez savaşçılar
Fırtınayla yıkanmıştır ömürleri Karla yıkanmıştır yüzleri Bu yüzden asla vedalaşmaz Ve kılıçlarında taşırlar şiiri!
Bu yüzden sevdaları mahzundur Yürekleri kallavi! Alınları ihanet vurgunudur Gözleri intihar mavi
Yusuf Hayaloğlu
İstanbul Acılar Kraliçesi
İstanbul ey İstanbul ey Ey acıların gözyaşlarının kraliçesi İstanbul ey İstanbul ey Ey bozgunların garip çiçeği Bu akşam yemin ettim Seni bir daha öpmemek için Benki bütün duvarlarını, afişlerle donatıp Yumruğumla kanatmıştım Rezil bir aşktı Bütün arkadaşları miting alanlarında Ve mezarlıklarda bırakmıştım
İstanbul ey İstanbul ey Acılar kraliçesi Umudun ve direncin yorgun anası Ve ey çıldırmak üzere olmanın çamurlu ikonası Tırnaklarım kopuyor, Görmüyormusun Bir benmiyim kapılarını şaşıran her yokuşun başında Bir benmiyim ekmek arasına canına doğrayıp doğrayıp yutan Bir kedi bile sağarken yüreğini Telaş içerisinde yavrusuna Ey acımasız acuze! utan şu türbelerinden Minarelerinden utan İstanbul ey İstanbul ey Acılar kraliçesi Savaşın ve bozgunların gariban çiçeği Ve ey teslimiyete düşmenin o hazin gerçeği Bayraklarım kanıyor, Sormuyormusun Kadınlarınki; Omuzları hicran, saçları ihanet sarısı Çocuklarınki; Yağmur emiyor yıkılası kaldırımlarından En ücra genlerime, alyuvarlarıma, Kılcal damarlarıma, ruhuma kadarBıktım İliklerime, gömlek ceplerime kadar sızan Bu Allahsız yağmurundan İstanbul ey İstanbul ey Acılar kraliçesi İhtişamın ve sefaletin çaresiz bacısı Ve ey çürümenin yok olmanın amansız sancısı Ciğerlerim çatlıyor, Duymuyormusun Hangi pencerene çıksam O salya sümük pezevenk suratları Hangi caddene dökülsem O şangur şungur düş kırıkları Bütün bu ezginler, tükenenler, yerlere serilenler, tutunamayanlar Sarsmıyormu seni hiç Bunca infilak Bunca isyan çığlıkları İstanbul ey İstanbul ey Acılar kraliçesi Aldanışların ve hüznün yalancı tanrıçası Ve ey ruhu kirlenmiş gecelerin cilveli yosması İntihar anı geldi, beni öpmüyormusun, Ağlamak istemiyorum, yenildim sana Hikayenin özeti bu Bir istimlak gibi ödedim ve çiğneyip geçtin maceramı Şimdi ben suçlarımı didikleyen bu martı sürüsüyle Şimdi ben hangi şehirde soğulturum zonklayıp duran bu yaramı İstanbul ey İstanbul ey Acılar kraliçesi İhanetin ve ihbarların arkadan dolaşan bıçağı Ve ey ödeşmelerin, yüzleşmelerin, erkekçe vuruşmaların kaçağı Beni harcadın ulan! Beni sattın Utanmıyormusun
Yusuf Hayaloğlu | |
| | | | Yusuf Hayaloğlu Şiirleri | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |