Fikirleri ve yazıları sebebiyle sık sık mahkemeye düşen, hapis yatan, dergisi kapatılan Necip Fazıl, bugün eserleriyle yaşıyor.
Ölümünün 27. yıldönümü vesilesiyle, 100'e yakın eseri bulunan Üstad'ı tanımayan ve yeniden okumak isteyenler için mini bir kılavuz hazırladık. Şair ve yazarlara "Necip Fazıl'ı nasıl okumalı, hangi eserlerine öncelik vermeli?" sorusunu yönelttik.
Şiiri, tiyatrosu, otobiyografik eserleri, dini-tasavvufi incelemeleri, konferansları, gazeteciliği, dergiciliği ile nev'i şahsına münhasır bir kişilikti Necip Fazıl. Büyük bir çile ve aksiyon adamıydı. 25 Mayıs 1983'te hayata gözlerini yumduğunda ondan geriye 100 cilde varan bir külliyat kaldı. Fikirleri ve yazıları sebebiyle mahkemeye düşen, hapis yatan, dergisi kapatılan Necip Fazıl bugün eserleriyle yaşıyor. Adı sokaklara, okullara veriliyor, sanatı hakkında paneller düzenleniyor; ülkenin başbakanı konuşmasında ondan şiirler okuyor.
Biz de ölümünün 27. yıldönümü vesilesiyle Necip Fazıl'ı tanımayan ve yeniden okumak isteyenler için mini bir kılavuz hazırladık. Şair ve yazarlara "Necip Fazıl'ı nasıl okumalı, hangi eserlerine öncelik vermeli?" sorusunu yönelttik.
Necip Fazıl, gözünün "büyük sanatkârlıkta" olduğunu söyleyen bir şair ve yazardı. Hayat hikayesine göz attığımızda şu bilgilerle karşılaşıyoruz: 12 yaşında şiire başladı. İlk şiir kitabını 17 yaşında iken yayımladı. Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta ünlü yaptı. Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı Ben ve Ötesi (1932), devrin edebiyatçıları tarafından büyük heyecanla karşılandı. Meslektaşları tarafından da çok sevilen şair "Üstad Necip Fazıl Kısakürek", olarak anılmaya başlandı. 30'lu yaşlarında bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanıştı ve bu tanışma onun hayatında yeni bir dönem açtı. Hayat felsefesini değiştirdi. İslami kimliği ile öne çıkmaya başladı. Hayatında meydana gelen değişikliği şu mısralarla özetledi:
"Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum..."
Bundan sonraki hayatında mutlak hakikat kaygısıyla eşyanın güzelliklerinin perdesini aralamaya çalıştı. 1936'da Ağaç, 1943'te Büyük Doğu dergisini çıkardı. Sık sık kapatılan ve çeşitli bahanelerle toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını; Yeni İstanbul, Son Posta, Bâbıâlide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Her Gün ve Tercüman gazetelerinde yayımladı.
Büyük Doğu Hareketi'ni başlattığı Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi. 163. maddeye aykırı bulunan yazıları ile birkaç yılda bir hapse mahkûm oldu.
1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü, İman ve İslam Atlası adlı eseriyle fikir dalında Millî Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982) aldı. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı'nca 1980'de verilen beratla 'Sultan-üş Şuara' (Şairlerin Sultanı) unvanını kazandı.
Toplu şiirlerinin yer aldığı Çile, 70 baskıya ulaştı. Satışı 500 bini geçti. Eserlerinden bazıları şunlar: Çile, Bir Adam Yaratmak, Çöle İnen Nur, Cinnet Mustatili (Yılanlı Kuyudan) Kafa Kâğıdı, O ve Ben, At'a Senfoni Sahte Kahramanlar - İman Ve Aksiyon - Özlediğimiz Nesil - Tanrı Kulundan Dinlediklerim, Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu, Bâbıâli, Veliler Ordusundan Benim Gözümde Menderes, İdeolocya Örgüsü...
m.tokay@zaman.com.tr***
Sıralama şiir, tiyatro ve hikÂye olmalı
PROF. DR. Orhan Okay: Necip Fazıl, hemen her edebî türde, ayrıca siyaset ve fikir alanlarında yazdığından onu okumaya başlamak biraz da okuyucunun aradığına bağlıdır. Ben burada bir yazarın ideal seviyede okunmasını düşünüyorum. Yani onu bütünüyle tanımaktan, bunun için de eksiksiz bir okumadan bahsediyorum. Bunun için önce sanatkâr tarafıyla, Çile'nin hatta mümkünse Çile'ye girmemiş şiirlerinin de okunmasıyla başlanmasını düşünürüm. Ancak Necip Fazıl'ı anma günlerindeki dinleyicinin durumuna bakarak genel şiir zevkinin "Sakarya" ve benzeri birkaç şiirle sınırlı olduğu görülüyor. Şiirden sonra tiyatroları, sonra hikâyeleri gelmelidir. Daha sonra hatıraları. Başta Çöle İnen Nur olmak üzere dinî-tasavvufî mahiyetteki eserleri ile yakın devir tarihi ve siyasi eserleri de bunların arkasından. Farklı okuyucu için bu sıra tersten de başlayabilir. Bunların dışında onun bütün yazıları kitap haline gelmemiş olduğundan Ağaç ve Büyük Doğu koleksiyonları da gözden geçirilmelidir.
ÇÖLE İNEN NUR'UN YERİ APAYRI
RASİM ÖZDENÖREN: Necip Fazıl her şeyden önce bir şairdir. Dolayısıyla onun şiirini okumak öncelikli olmalıdır. Bu şiirin türk şiirine getirdiği yenilikler Otel Odaları, Çan Sesi, Kaldırımlar, Çile, Takvimdeki Deniz, Ölünün Odası vb. şiirler açısından özümsenip değerlendirilmelidir. Arkasından Necip Fazıl biyografileri sıra gözetilmeksizin okunabilir. Bu biyografiler bize hem Türkçenin imkanlarını göstermesi açısından hem de muhteviyatında içkin tezleri açısından tarihsel ve sosyal açıdan yol gösterici niteliktedir. Biyografilerin arasında da onun Çöle İnen Nur adını taşıyan siyer kitabına mutlaka yer verilmelidir. Ben sayfaları bu kitap kadar gözyaşlarıyla ıslatılmış bir başka kitap bilmiyorum. Ve elbette üstadın otobiyografik kitapları asla ihmal edilmemelidir. Ben ve O ile Babıali kitapları üstadın hem kendi yaşantısı hem de dönemi hakkında çarpıcı bilgiler verir. Bundan sonra da bütün kitapları okunmalıdır.
***
Necip Fazıl'ı okumaya Çile ile başlayın
MUSTAFA MİYASOĞLU: Necip Fazıl'ın kitapları arasında öncelikli olarak okunması gereken eserlerin başında Çile'de toplanan şiirleri gelir. Sonra Hikâyelerim adındaki çarpıcı hikâyeleri. Düşünen adamın dünya çapındaki trajedisini ortaya koyan Bir Adam Yaratmak ve Peygamberimiz'in hayatını şiir gibi anlatan Çöle İnen Nur, her zaman okunacak kadar canlı, gündemden düşmeyen eserleridir. Sultan İkinci Abdülhamid ile Sultan Vahidüddin adlı eserlerindeki tarih tezleri her çevrede yıllardır tartışılıyor. Tanrıkulu'ndan Dinlediklerim, İdeolocya Örgüsü ile Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu adlı eserleri de önemlidir. Mutasavvıfların hayatını anlattığı Veliler Ordusu kitabı da muhakkak okunmalıdır. Doğu kültürünün yirminci yüzyılda Türk dilinde ihya olmasında Necip Fazıl'ın mistik kişiliğinin çok önemli bir yeri var. Son Devrin Din Mazlumları'nın hukukunu ve İslâm'ın hakikatini onun kadar vukuflu ve cesur bir tarzda savunabilen, Ağaç, Büyük Doğu, Borazan ve Rapor gibi yayın organları çıkaran Necip Fazıl'ı doğru anlamak kolay değil. O da geç anlaşılan 'Büyük Mazlumlar' gibi zamanla anlaşılır inşallah...
***
Üstad öncelikle bir şairdi
İHSAN DENİZ: Bir şairin/yazarın dünyasına nüfûz etmenin yegâne yolu/yöntemi o şairi veya yazarı 'tüm eserleri'yle kavramaktan geçer. Bu olgu, birçok alanda eser vermiş Necip Fazıl Kısakürek söz konusu olduğunda çok daha önem arz edecektir hiç kuşkusuz. Öte yandan bir şair, yazar veya sanatçıyı ilkin ve öncelikle 'ibda' yeteneğinin çapına işaret eden alan(lar)da ortaya koyduğu eserlerle tanımak anlamlı olabilir. Necip Fazıl'ı keşfetmek için öncelik şiirine yer verilmeli. Zira Üstad, öncelikle bir şairdi; heceyi zirvelere taşımış bir büyük şair. Dolayısıyla Çile adlı toplu şiir kitabına başvurulmalı ilkin. Doğrusu, sanatkâr yönünün en parlak sahası olan piyes yazarlığı, Necip Fazıl'ı tanımanın ikinci ayağı olabilir. Bu bağlamda Bir Adam Yaratmak, Para, Tohum, Reis Bey okunabilir. Hikâyelerim başlığı altında toplanmış kitabı da bir başka adımdır. Dahası, zekâ pırıltılarını sezmek için Öfke ve Hiciv; hitabet ve savunma gücünü kavramak için Edebiyat Mahkemeleri; polemikçi yanını görmek için Hücum ve Polemik; dönemin edebiyat mahfillerini anlamak için Babıali; Peygamber sevgisini tartmak için Çöle İnen Nur; dava adamlığı ve fikir cephesi için İdeolocya Örgüsü okunmalıdır.
***
Ruh dünyası, eserlerinin bütününde
ALİ HAYDAR HAKSAL: Üstad, büyük bir şair. Bu, kabulümüz. Ama şiiri şahsidir. Şiirleri kendine özgü bir ada oluşturuyor. Üstad'ın şiirlerini okuyanlar onun diğer alanlarına girme ihtiyacı duymuyorlar. Şiiri, okuru düşünce eserlerine götürmüyor. 100 ciltlik bir külliyatın sahibi, şaşılacak bir durumdur ki sadece şairliğiyle anılıyor ve biliniyor. Oysa Üstad'ın piyesleri, denemeleri, hikâyeleri, konferansları, hatıraları, tasavvufi eserleri, O ve Ben'i, Sevgili Efendimiz'i ve Hazreti Ali Efendimiz'i anlatan özgün eserleridir. Gerek Sultan Abdülhamit, gerek Vahidüddin üzerine olan çalışmaları dönemi için oldukça önemli bir konumdadırlar. Mazlumlar üzerine olan çalışmaları farklı bir dil yakalıyor. Necip Fazıl bir filozof enginliğine sahip. Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu çalışması ayrı bir özgünlüğe sahip. İslâm düşüncesi karşısında Batı düşüncesini üstün zekâ ve dehasıyla yerle bir ediyor. Cinnet Mustatili bir büyük şairin iç dünyasını ruhsal gerilimini yansıtır. Bir insanın acı çekmesi ancak bu şekilde anlatılabilir. Romanları ve Babıâli eserleri de başlı başına bir öneme ve konuma sahiptirler. Piyesleri hem bir zekânın hem de bir dehanın ürünüdürler. Necip Fazıl'ın ruh dünyasının eserlerinin bütünlüğündedir. Nesrine giriş yapan diğerlerine doğru gitme ihtiyacı hisseder. Eserlerinin tadına varılınca bir daha elde bırakılamaz.
Hatıra kitapları okunmalı
SELMA GÜNAYDIN: Necip Fazıl, öncelikli olarak şair yönüyle tanınmalı; çünkü her eserine onun şair yönü yansır mutlaka. Onun yetiştiği ortamı, yetişme şartlarını bilmek için de O ve Ben, Cinnet Mustatili, Bâbıâli, Hac'dan Çizgiler, Renkler ve Sesler gibi hatıra kitaplarını okumak faydalı olur. Romanları, hikâyeleri ve tiyatro eserleri de Necip Fazıl düşünce dünyasını en iyi ve en akıcı anlatan eserleri olarak okunabilir. Ve daha sonra bütün eserleri...
ZAMAN