“Vur,” diye mırıldandım, kağıtlar parmağımı kestiğinde; zararı görebilmek için elimi geri çektim. Birkaç damla kan, küçük kesikten dışarı doğru sızıyordu.
Ondan sonra çok ani olmuştu. Edward kendini bana doğru atmıştı, beni masaya geri fırlattı…
Piyanonun yanına doğru yuvarlandım, düşmemi durdurmak için içgüdüsel olarak kollarımı öne attım, camın keskin parçalarına.
Dirseklerinden ve bileğinden gelen acının ne kadar yakıcı olduğunu hissettim.
Kafam karışmış bir şekilde, kolumdan aşağıya doğru hızla akan parlak kırmızı kanı – aniden dönüp bakan altı tane kana susamış vampirle beraber – telaşla izledim.
Bella Swan için, hayatın kendisinden önemli olan tek bir şey vardı; Edward Cullen. Ama bir vampire aşık olmak, Bella’nın hayal ettiğinden bile daha tehlikeliydi. Edward, Bella’yı şimdiye kadar zaten, kötü bir vampire yakalanmaktan ve yem olmaktan kurtarmıştı, ama şimdi, onlar bu ilişkiye cüret etmişlerdi, şimdi fark ediyorlardı ki, onların sorunları daha yeni başlıyor olabilirdi…